22 Şubat 2009

dört güzeller





Aslında kitabın ismi ''Dört Güzeller-toprak,su,hava,ateş ''.İskender Pala'nın bütün kitaplarını bir solukta okumuşumdur ve hepsinden de pekçok değerli bilgi öğrenmişimdir.Ama bu kitap okudukça beni daha bir sardı, sonuna yaklaştıkça hiç bitmesini istemedim.



Özellikle anlatımın içine yerleştirilen eski yeni pekçok ustanın şiirleri.Şiir meraklıları için de doyurucu bir kitap olduğunu düşünüyorum.ben de bir şiir meraklısı olarak bunu söyleyebilirim.

''Anasır—ı Erbaa ’’dört öğe’’, ’’dört element’’ demek. Biz ona ’’Dört Güzeller’’ dedik. Hani hepimizin bildiği toprak, su ,hava ve ateş... (Terra, aqau, aer, ignis)... Yerkürenin galaksideki oluşumunu sağlayan dört unsur bunlar. ''

Aslında hayatımızın içinde olmazsa olmaz olarak kullandığımız ama değerini bir türlü anlayamadığımız pekçok şeyin farkına varmamızı sağlıyor bu kitapla İskender Pala.

kendim anlatmak yerine kitaptan biraz alıntı yapsam daha güzel olur.


''Toprak ilaçtır''

''Çocukluğumda parmağım kanasa yerden bir avuç temiz toprak alıp onu üzerine bastırırdım...Sonradan bunun kanayan yaraya sigara külü bastırmak kadar saçma sapan bir uygulama olduğunu hekimlerden öğrendim.Ama eski toplumumuz toprağın bir ilaç olduğuna ,şifa verici özelliğine inanırdı....Sofra tuzundan tutun da kantaşına ,asbeste,kilden tebeşire varasıya kadar her çağda şaşırtıcı etkileriyle insanoğlunun hizmetine koşan toprakla, insandaki olumsuz enerjiyi bertaraf ettiğine inanılan akik ,yakut ,kaplangözü , bakır, gümüş vb.taş yada madenlerden herbiri , özel yeteneklerini bizlerden hiç esirgememişlerdir.''

''.....Toprak deyince Halide Edib'in bir yazısı gelir aklıma....''Beni rüzgarların daima estiği ,uluduğu ,haykırdığı bir tepeye gömünüz.Hayatın soğukluklarıyla varlığımda bir damla hararete hasret ,donan en ince hücrelerime ,kemiklerime kadar sıcak, yumuşak topraklar nüfuz etsin....Ebediyyen sıcak ,rahat ,yalnız ve uzak yerin altında dinleneyim.''
''Altından Irmaklar Akan Cennet Bahçelerinde''
''Lale devrinin ünlü şairi Nedim, Sadabad'da yapılan bir kasrın güzelliğini övmek isteyince kasır hakkında ''Şu güzelliğe bakınız ,üstat cennetin kıskandığı bir yer oldu !''diyen şair arkadaşı Sami Efendinin söylediğini az bulur ve şu yolda itiraz eder:
Nice reşk-i behişt oldudiyen adem gel insaf et
Nazar kıl selsebil-i safa,bakkasr-ı dilaraya
''Behey 'Şu kasır cennete benzedi 'diyen efendi!Şu berrak akan selsebilingüzelliğine ve gönüllere süs olan mimarideli güzelliğine bak da insafa gel!..
...Efendim selsebil ,''içilmesi ve yutulması boğaza dokunmayacak tatlı su anlamına gelir ve cennette aktığına inanılır.....ve cennetteki herşey gibi o da güzel ,leziz , mükemmel ,seçkin ve mübarektir.Türkler kelimenin bu anlamlarından ilham alarak suyun kademeli olarak akıtıldığı sıralı yalaklara ve bu yalakların oyulduğu mermerlere selsebil demiş ve taş işçiliğinin zarif örneklerinden oluşan mimari değeri haiz selsebiller üretmişlerdir.
''Selsebiller yekpare mermerden oyulur.Küçük ve zarif çıkıntıları müteselsilen farklı şekillere bürründürerek üst üste yığan taş ustası ,bütün maharetini burada ortaya dökerek değme rölyef sanatçılarına taş çıkartacak desenler oyar.......Konya Mevlana Dergahı ön bahçesindeki mermer selsebil Yeşil Türbenin kuşlarını yalakçıklarında toplarken çevreye de bir tarvet verir.Keza Bahçesaray Han Sarayının çeşmeli avlusundaki 1763 tarihli barok selsebil de Puşkin'in ''Bahçesaray Çeşmesi''adlı şiiri ile Çaykovski'nin aynı isimli bale müziğine konu olmuş,iki sanat eserinin doğmasına ilham teşkil etmiş ,muhteşem bir selsebil örneğidir.''

Hiç yorum yok: